
Nisan, 28 yaşında, grafik tasarımcılık yapan genç bir kadındı. İstanbul’un gürültüsünden kaçmak istiyor ama şehirden de kopmak istemiyordu. Uzun araştırmalar, düşünmeler ve tereddütlerden sonra Beykoz escort , ormanla Boğaz’ın buluştuğu bir mahallede, eski bir taş ev kiraladı. Evin duvarlarını sarmaşıklar sarıyor, bahçesinde dut ağacı göğe uzanıyordu.
Beykoz’un sabahları başka bir dünyaya açılırdı. Denizden yükselen sis, tarihi yalıların üzerinde milf dans eder, martı sesleriyle birlikte kentin karmaşasını dışarıda bırakırdı. Nisan, bu huzura ilk adım attığı anda, doğru karar verdiğini anlamıştı.
Birkaç yıl önce yaşadığı bir tükenmişlik sonrası tasarıma ara vermiş, neredeyse tüm üretkenliğini kaybetmişti. Ama Beykoz’un dinginliği, doğallığı ona yeniden ilham vermeye başlamıştı. Sabahları yürüyüşe çıkıyor, Yoros Kalesi’nin taş yollarında düşler kuruyor, akşamları evinin bahçesinde defterine karalamalar yapıyordu.
Bir gün, sahilde otururken yaşlı bir kadınla tanıştı. Kadın, el işiyle uğraşan bir grup kurduklarını, isteyenlerin gelip çini, ahşap boyama ya da dikiş çalışabildiğini söyledi. Nisan tereddütsüz katıldı. Hem üretmeye başladığı hem de içten insanlarla tanıştığı bu grup, ona yıllardır aradığı dostluğu verdi.
Zamanla, evinin bir odasını küçük bir stüdyoya çevirdi. Beykoz’un taş sokaklarını, vapur iskelelerini, yaşlı çınar ağaçlarını çizdiği kartpostallar ve posterler seks tasarlamaya başladı. Bu ürünleri hem internette hem de yerel bir kafede satmaya başladı. İnsanlar, onun sade ama duygulu çizimlerine ilgi gösterdikçe, Nisan yeniden kendini buldu.
Bir gün aynaya baktığında gülümsedi: “Sen, yeniden doğdun” dedi kendi yansımasına.
Beykoz escort sessiz sokaklarında yeniden yürüyen bu genç kadın artık sadece nefes almıyor, hayata yeniden katılıyordu. Nisan için Beykoz, kaçış değil; dönüşün, iyileşmenin, yeniden kök salmanın adıdır artık.