
Aslı, 26 yaşındaydı. Pendik escort yukarısındaki Güllübağlar Mahallesi’nde, eski ve bakımsız bir apartman dairesinde yaşıyordu. Evde yalnız değildi; hasta annesiyle ve üniversite sınavına hazırlanan küçük kız kardeşiyle birlikte yaşıyordu. Babaları yıllar önce evi terk ettiğinde, Aslı 17 yaşındaydı ve o günden sonra hayatının yönü tamamen değişmişti.
Liseyi bırakmak zorunda kalmış, bir tekstil atölyesinde çalışmaya başlamıştı. Günler boyu makine başında oturmak, ellerini değil ruhunu da aşındırmıştı. Cimcif ama başka seçeneği yoktu. Yıllar geçti, ama zorluklar hiç eksilmedi. Geçim sıkıntısı büyüdü, annesinin rahatsızlığı ilerledi. Kardeşine dershaneye gönderecek parası da kalmamıştı.
Bir akşam, yıllardır görmediği eski bir tanıdıkla sahilde karşılaştı. Onun paraya kolayca kavuştuğunu fark etti. Bir süre sonra o da aynı yolu denemeye karar verdi. Kolay olmasa da, içine sinmese de, Aslı mecbur kaldı. Başkası olmayı öğrendi. Geceleri kendini susturmayı, sabahları sessizce aynaya bakmamayı…
Ama Pendik sabahları hep aynıydı. Sahil sabahlarında martı sesleri, çöpleri süpüren belediye işçileri, sessizliğe karışan deniz kokusu. Aslı, sabah yürüyüşlerini alışkanlık haline getirmişti. Belki kendini affetmeye çalışıyor, belki de hâlâ içeride bir yerlerde kalan ‘Aslı’ ile buluşmak istiyordu.
Bir gün Pendik escort Sahil Kütüphanesi’nin camında asılı bir duyuru dikkatini çekti:
“Kadınlar İçin Yaratıcı Yazarlık Atölyesi – Hikâyeni Yaz.”
İlk başta ilgisizce geçti gitti. Ertesi gün, durdu ve dikkatlice baktı. Üçüncü gün, içeri girip kayıt formunu aldı. Kalem tutarken elleri titriyordu. Eve döndü ve ilk defa yıllar sonra yazmaya başladı:
“Ben Aslı. Kendimi susturduğum yılları anlatmak için buradayım.”
Atölye onun için bir terapiydi. Sessizliğin içinden çıkan kelimelerle yeniden kurdu kendini. Kardeşi onu gururla izliyor, annesi yazdıklarını dinlerken sessizce gözyaşı döküyordu. Gece yaptığı işi bırakmak kolay olmadı ama her yazdığı satır, onu karanlıktan biraz daha çıkarıyordu.