
Zeynep, 29 yaşındaydı ve İstanbul’un gürültüsünden, kalabalığından, özellikle de bitmek bilmeyen stresinden yorulmuştu. Kadıköy’de geçen yıllar boyunca güzel anılar biriktirmiş olsa da, artık hayatında daha sade, daha anlamlı bir döneme ihtiyaç duyuyordu. Tam da bu yüzden bir sabah, istifasını verdi ve bavulunu toplayarak Beykoz escort taşındı.
Beykoz’da eski bir Rum evinin restore edilmiş hali olan küçük, iki katlı bir ev kiraladı. Ev ormanın hemen kıyısında, sessiz bir sokakta yer alıyordu. Sabahları milf kuş sesleriyle uyanıyor, pencereye vuran güneş ışığıyla birlikte yeni bir hayata “merhaba” diyordu.
Zeynep üniversitede sanat tarihi okumuştu ama yıllarca farklı işlerde çalışmak zorunda kalmıştı. Oysa içindeki sanat tutkusu hiçbir zaman sönmemişti. Beykoz’a taşındıktan sonra nihayet eskiz defterlerini açtı, fırçalarını temizledi ve yeniden resim yapmaya başladı. İlhamını doğrudan çevresinden alıyordu. Riva Deresi kıyısında oturup saatlerce doğayı izliyor, ardından evine dönüp gördüklerini tuvale döküyordu.
Bir gün, Beykoz Çayırı’nda yürüyüş yaparken yaşlı bir kadına rastladı. Kadının adı Fatma’ydı ve orada doğup büyümüştü. Zeynep’le sohbet seks ederken geçmişten, savaş zamanlarından, eski düğün adetlerinden bahsetti. Bu sohbet Zeynep’in aklında bir kıvılcım yaktı. “Neden bu hikâyeleri resmetmiyorum?” diye düşündü. Böylece Beykoz escort unutulmuş yüzlerini, yaşanmışlıklarını resmetmeye başladı.
Zeynep’in çizimleri mahallede dikkat çekti. Önce komşuları, ardından belediyeden birkaç yetkili onunla iletişime geçti. Kısa süre içinde Beykoz’da bir sergi açması teklif edildi. Hayatında ilk kez kendi eserlerini başkalarına gösterecek olmak, Zeynep’i hem heyecanlandırdı hem de gururlandırdı.
Beykoz onun için sadece bir semt değil, yeniden doğuşun adresi olmuştu. Şimdi her sabah kahvesini alıp deniz kıyısında oturuyor, geçmişin tozlu sayfalarından ilham alarak geleceğini çiziyordu. Zeynep artık sadece resim yapmıyor, yaşadığını hissediyordu.